2014 Fantastik-Kurgu severler için bir hayli bereketli geçti. Uzun yıllardır beklediğimiz bir çok kitap nihayet çıktı ya da 2015’de çıkacağı hemen hemen kesinleşti. Dünyada dışlanan tür olan fantastik kurgunun ülkemizdeki kaderi de değişmedi ve uzun yıllar boyunca bütçe kısıtlamalarının hep ilk kurbanı oldu.
O kadar çok yarım kalan seri var ki FK severlerin raflarında yalnız ve boynu bükük duran. Hepsini bir araya getirsek göz yaşları sel olur. “Yalnız Kitaplar Kulübü” diye bir mekan açsak (ki bakın süper kitap ismi ya da kitap kafe ismi olur) sabah akşam masalar dolar taşar.
2014’e geldiğimizde bir garip haller oldu yayınevlerine. Daha fazla mı kâr yaptılar n’olduysa garip bir özgüven ve cesaretle, gelmez denilen kitapları birer birer dilimize kazandırdılar. Sevindik ama keşke daha hızlı ve daha çok, iyi yayın çıkarsalar, işin ticari yönüyle birlikte edebi yönüne de önem verseler diyip kitaplarımızı okumaya baktık.
2014’de bizim okuduğumuz ve muhakkak sizinde okumanız gerektiğini düşündüğümüz 8 kitabı sizin için derledik.
2014’ün öne çıkan FK ve BK kitapları
İthaki Yayınları, yıllardır yaptığı gibi bombaları bir bir patlattı. Bizi John Scalzi ile tanıştırmasından sonra başka bir beynimizi yerinden oynatan romanı “Kırmızı Üniformalılar”
yayımlandı. Goodreads 2014 En İyi Bilim Kurgu romanı seçilen Andy Weir – Marslı’yı kısa bir süre önce yayımladı.
Scott Lynch ‘in efsane serisi “Gentleman Bastard” serinin ilk romanı olan “Locke Lamora’nın Yalanları” ile raflardaki yolculuğuna başladı. İyi ki başladı. Böyle kitapları kendimizde okumak güzel bir deneyim oluyor.
Ve Glen Duncan. En iyi bilinen seri “Bloodlines Trilogy” ilk kitabı Son Kurtadam (bu arada gördüğüm en güzel kapaklardan birisi) rafları aydınlattı. Parlak gözlü, muck muck kan emen, aşık olmadan iki adım atamayan vampir hikayelerinden sıkılanlar için ilaç gibi geliyor.
Kurtadam hikayeleri hep sahipsiz kalmıştır. Filmlerde ve romanlarda hep kötü adam ve kenar mahalle hayvancığı rolü üstlenmiştir. Glen Duncan, adamımız Jake Marlowe karakterini yaratana kadar. Artık ağzından sıgarası, kolundan kadınları eksik olmayan bohem hayatı yaşayan bir kurtadamımız var. Biraz da karizma hani ne diyelim.
Akılçelen Kitaplar, açıkçası benim dikkatle izlediğim ama çok fazla bir atraksiyon beklemediğim yayınevlerindendi. Daha çok düzenli çıkardığı mangalar ile tanıyoruz. Ama ne olduysa 2014’de sağlı sollu ataklara başladılar.
Brandon Sanderson, The Stormlight Archive (Fırtınaışığı Arşivi) ve Mistborn (Sissoylu) serileri ile FK tutkunlarına kalp krizleri yaşattı.
Hatta yayınevi yetkilerinden öğrendiğimiz kadarıyla Brandon Sanderson kitaplarının hemen hemen tamamının yayın hakkını almışlar, daha çok Brandon Sanderson okuyacağız anladığımız kadarıyla(şikayet mi ediyoruz? haaşaa!)
Monokl, kalbimizi tam 12’den vurdu. Hugh Howey “The Wool” u sessiz sedasız getirdi. Son yıllarda yayımlanan en güzel post-apokaliptik romanlardan birisiydi. TUYAP Kitap Fuarı’nda tanışma imkanı bulduğumuz Hugh Howey yarattığı dünya günümüz popüler post-apokaliptik kurgusu zombi olmayan bir romanın nasıl başarılı olması gerektiğini serinin 1.kitabı SİLO ile bize kanıtlıyor.
Kassandra Yayınları, çok genç bir yayınevi olmasına rağmen, yılların yayınevlerinin cesaret etmediğini edip, işin ticari yönünyle birlikte, kaliteli ve okuma zevki veren yayınları çıkarmaya çalışıyorlar. James Lovegrove “Redlaw serisi” bunlara örnek.
Spoiler vermeden şu kadarını belirteyim, klasik vampir romanlarından sıkıldıysanız, tabir yerindeyse “sapına kadar aksiyon” olan bir vampir kurgusu okumak istiyorsanız tam size göre.
Yorum Yaz