DOSYALAR & LİSTELER

FOLK-HORROR: Sinemanın Yükselişe Geçen Bir Alt-Türünün Öyküsü

“Folk-Horror nedir?”…

…sorusunun cevabını vermek sanıldığı kadar kolay değilmiş.

Çünkü tanım yapmaya ne kadar uğraştıkça bu küçük, mini minnacık alt-türün aslında o kadar da küçük olmadığını, anlatılarak bitirilemeyecek bir şey olduğunu anlıyorsunuz.  Son yıllarda Facebook grubu ”Folk Horror Revival”ın ve Andy Paciorek’in çabalarıyla Folk-Horror türü daha geniş kitlelerin ilgisini çekmeye başladı. Tabii ki Folk-Horror belirli kitleye ulaşınca sürekli fikir alışverişi, bolca araştırma da kaçınılmaz oldu ve gittikçe büyümeye devam etti.

Peki gerçekten nedir Folk-Horror? 

Terim olarak 2003’te ilk kez  türün önemli örneklerinden olan “Blood on Satan’s Claw” filminin yönetmeni Piers Haggard’ın Fangoria Magazine’le olan bir röportajında ortaya çıkıyor.  Daha sonra “A History of Horror” belgeseliyle birlikte küllerinden doğarak yayılmaya başlıyor. Çünkü röportaj ve belgeselin arasından 7 yıl geçiyor.

Bu kadarla bitmiyor, Celluloid Wicker Man blogunun sahibi Adam Scovell, Folk-Horror’ın “Folk-Horror Chain” adında dört elementi olduğunu söyleyerek tanımlamaları biraz daha belirginleştiriyor.

Mekan/ Çevre , İzolasyon, Çarpık Ahlaki İnanışlar ,Oluş/Çağırış

Final-Poster-CopyDört elementten bahsederken Folk-Horror’ın fazla İngiliz olduğunu söylemeden geçmeyelim. Başka coğrafyalardan çıkan filmler de bu türün içinde kabul edilse de, Folk-Horror’ın kaynağı Keltlerin ve druid’lerin diyarı Britanya’dır.

Folk-Horror’ın; pagan inanışları, halk hikayeleri, okültizm, kurban verme, cadılık, ritüeller, dünya gizemleri, mitler, batıl inançlar (ve daha fazla karanlık ve gizemli ne varsa hepsi!) gibi anahtar kelimelerle kuvvetli bir bağı var aslında.  Gizemli sınırlardan beslenen ve bunu ustalıkla bir araya getiren bir tür Folk-Horror. Halkın içinde büyümüş yeşermiş bütün o saydığımız tekinsiz şeyleri toplayıp önümüze sunmayı seviyor.

Türün anlatılarındaki mekanlar;  yaşanılan her şeyin –korkunun, geçmişin izlerinin- sirayet ettiği yerler. Sadece bu mekanların bile insanlar üzerindeki etkileri bazı Folk-Horror filmlerinin güçlü elementlerinden biri olduğu için mekan faktörünü kenarda bırakamıyorsunuz. Mekanların özelliklerinin dışında izole olmayı seven insan topluluklarının tutumlarını da işin içine katmak gerekiyor.  Dünyadan izole olan, kimsenin bilmediği kuytu köylerde, kasabalarda, adalarda; pagan inanışlarını uç seviyelerde yaşayan, okült ayinlerini özgürce yapabilen tekinsiz insan topluluklarından/gruplarından bahsediyoruz.

220px-Twins_of_Evil_posterBöylece;  sadece çarpık inanışları olan insan topluluklarının yaşadığı izole edilmiş adalar, satanik ritüellerin yapıldığı tekinsiz ormanlar, dünya dışından gelen üstün çocukların etkisi altında kalan köyler, ya da ezoterik toplulukların gizli buluşma alanları bize tanıdık mekanlar haline geliyor. Peki bu toplulukların çarpıcı yönlerinin anlatılması için nasıl bir yöntem kullanılmış Folk-Horror filmlerinde?  Dışarıdan bu topluluklara ya da gruplara dahil olan karakterlerin yaşadığı şokun ve travmanın üzerine olabiliyor filmler mesela. Hatta travma ve şokun da ötesinde; bu grupların ayin yapma, kurban verme, şeytana veya başka uğursuz doğaüstü varlıklara inanma eğilimleri olduğundan dışarıdan gelen bir karakter için bu gelenekler ölümcül olabiliyor. Çünkü etrafına yabancılaşan gruplar dışarıdan gelen ya da kaçırılan kişinin kurban edilmesinde, ayinlerde bir nesne olarak kullanılmasında, şiddete uğramasında sakınca görmüyorlar.

220px-BloodSatansClawSöz konusu karakterlerin başından geçenler ve verilen mücadele bazı Folk-Horror filmlerinin temelini oluşturuyor. Grupların faaliyet gösterdikleri yerler genellikle kırsal alanlar oluyor. Şeytana veya doğaüstü başka bir varlığa tapan küçük izole grupların etkinlikleri, bu grupların bulunduğu köyün üzerine lanet gibi çökebiliyor. Bu durumda köyde yaşayan diğer insanların kötücül güçlerle bir mücadelesi oluyor. Köy halkı genellikle kendi inanışlarının gücünü kullanarak, çarpık olan inanışa karşı savaş veriyorlar. Twins of Evil (1971), Blood on Satan’s Claw (1971) gibi örnekler kırsal yaşantıdaki güç savaşının değindiği filmler.

Genel olarak bütün Folk-Horror türüne bağlı filmlerin hepsinin saydığımız elementlerin tamamını barındırdığı söylenemez. Hatta Folk-Horror’ı katı kurallar çerçevesinde değerlendirmek de pek doğru değil.

Kill-list-posterÇünkü Folk-Horror’ın bilim-kurgu türüyle, tarihle, halk masallarıyla yakınlaştığı örnekler de mevcut.  Sınırları genişledikçe genişleyen, kimi yerlerde başka türlerle iç içe geçen bir tür olduğunu biliyoruz. Sadece Britanya ile sınırlı kalmayıp başka coğrafyaların halk masallarından, batıl inanışlarından beslenen filmler de oldukça fazla.

Yani Folk-Horror o tür senin bu tür benim, o coğrafya senin bu coğrafya benim diye gezerken arkasında bir sürü başarılı örnek bırakarak devam etmiş ve etmeye devam ediyor.

Çünkü son yıllarda Ben Wheatley de Folk-Horror olarak  tanımlayabileceğimiz Kill List (2011) , A Field in England (2013) gibi tadından yenmeyen filmler ortaya çıkardı.

Folk-Horror’ın genişleyen sınırlarını ve özelliklerini anlattığımıza göre filmlerden birkaçını inceleyerek tanımı biraz daha örneklendirmeye çalışalım.

  • The Wicker Man (1973)

Hristiyan inancını taşıyan Avrupa topraklarında; Hristiyanlık öncesi Pagan inanışını sıkı sıkıya uygulayan, toplumdan uzak izole edilmiş “Summerisle Adası” konu ediliyor filmde.  Ada halkına göre Summerisle’ı  ayakta tutan tek şey Pagan inanışı. Eğitim sisteminden ahlaki tutumlara kadar her şey Paganizmle ilintili. Hristyian toplumunda yetişmiş,  kendi inanışının ahlak kurallarını sırtına alarak adaya gelen polis memuru Howie’nin, ada halkındaki değişikliği fark edince yaşayacağı şok tahmin edilebilir sanırım. Adada bir şeylerin ters gittiği daha en baştan, Howie’nin; kaybolan bir kızı araştırmak için adaya girmeye çalışmasıyla anlaşılıyor. Howie adaya ayak basmaya çalışırken bile zorluk çıkaran ada halkı, Howie’nin kayıp kızı araştırma isteğine sürekli engel oluyor. Kendi içlerinden olmayan insanlara kendilerini tamamen kapatan ada halkının içine dahil olmak o kadar zor ki, Howie yabancılığın verdiği sıkıntıları kendi ahlaki inancına sarılarak atlatmaya çalışıyor. Ada halkının yoldan çıkmış bir grup insan olduğunu düşünürek onlarla mücadele ediyor. Ada halkının inanışlarının ne kadar tekinsiz olabileceğini, ne boyutlara varabileceğini gözler önüne seriyor film.

Fragmanına mutlaka göz atınız.

Bu da bonus. Iron Maiden’in en sevilen şarkılarından birisi. Keyifli dinlemeler!

  • The Blood On Satan’s Claw (1971)

Blood-on-Satans-Claw-jacket1

Folk-Horror’ın kırsal mekanları sevdiğinden bahsetmiştik. Filmin başlıca konusu İngiltere’de bir köyün şeytana tapınan bir topluluk tarafından gittikçe yozlaştırılması. Topluluğun kuytu ormanlarda yaptığı gizli ayinler ve tapınmalarla başlayan faaliyetleri, köy halkının teker teker kaçırılmasıyla devam ediyor.  Şeytan güç kazanabilmek ve yeniden doğabilmek için, şeytana tapan grubun yardımıyla köy halkını kullanıyor. Köy halkından seçilmiş insanların kollarında, bacaklarında şeytanın vücuduna benzeyen biçim değişiklikleri meydana geliyor.  Böylece şeytan insanların vücutlarını ele geçirerek (possession) ve bunun yardımıyla cisimleşerek nihai amacına ulaşmak istiyor. Kendi ahlaki inanışlarına sığınan köy halkı da mücadele ederek bu kötücül güçten kurtulmaya çalışıyor.  Folk-Horror zincirinin özelliklerini düşündüğümüzde; yozlaşmış inanışları olan grubun daha küçük bir kitleye sahip olduğunu, izolasyonun değil de şeytani ritüellerin ve şeytana tapınmanın film için daha çok ön planda olduğunu belirtelim. Şeytani güçlerin çağırılmasının etkisi filmin anlatısının temelini oluşturduğundan “Oluş/Çağırış” ve “Çarpık İnanışlar” zincirin diğer elementlerinden daha baskın çıkmış.

Filmin tamamını aşağıdan izleyebilirsiniz

  • Witchfinder General (1975)

WITCHFINDER GENERAL

İngiliz cadı avcısı Matthew Hopkins’in 1644-1647 yılları arasında iç savaştan yararlanarak 200’den fazla kişiyi işkence ederek öldürdüğünün hikayesini anlatıyor sıradaki Folk-Horror filmimiz. Bu defa aslında dehşete düşmek için başka tekinsiz, gizemli sebeplere ihtiyacımız yok; çünkü yeterince tekinsiz olabilen insan iradesi ve gücüyle karşı karşıyayız. Mekandan çok aslında herhangi bir inanışın ne kadar çarpıtılabileceği, nelere sebep olabileceğini analtılıyor. Hopkins birçok insana elini kolunu sallaya sallaya zulüm ederken, filmin ihtiyacı olan diğer bir kilit şey devreye giriyor. Çünkü Hopkins’in metotlarına maruz kalan kişilerden biri de iç savaşta asker olan Richard Marshall’ın nişanlısı Sara. Böylece daha önceki filmlerde değindiğimiz mücadelelerin bir benzeri herhangi bir doğaüstü durum içermeden intikam almak isteyen Marshall ve cadı avcısı Hopkins arasında yaşanıyor. Hopkins rolünde Vincent Price’ın oynadığını ve kaçırılmaması gereken bir klasik olduğunu hatırlatalım.

Etiketler

Yorum Yaz

Yorum yazmak için tıklayınız