Hellboy : Yaşayan Ölüler Evi’ni İnceledik

Hellboy,  Mike Mignola tarafından 1993 yılında yaratılan bir Dark Horse Comics çizgi roman karakteridir. Hellboy’un babası Hellboy’a çok benzeyen bir iblis, annesi ise bir insandır (cadıdır), hırslı bir kadındır ve bu iblisin gücünü istemiş ama iblis ona oyun oynamıştır ve gücünü kadının içine yerleştirmiştir. Bu güç onun içinde yaşayan bir varlığa dönüşmüştür. Kadın Hellboy’u doğururken ölmüştür ve Hellboy cehennemde doğmuştur.

Naziler 23 Aralık 1944 yılında II.Dünya Savaşını kazanabilmek için Ragnarok Projesini başlatmıştır ve cehenneme bir boyut kapısı aşma teşebbüsünde bulunmuştur. Müttefik güçlerine bağlı olan Birleşik Devletler Paranormal Araştırma ve Savunma Bürosu (PASB) bu teşebbüsü yarıda kesmiştir. Sonuçta Nazi ekibinin başındaki Grigori Rasputin kaçmış ama istediğini almıştır. Hellboy boyut kapısından yıldırım ile dünyaya gelmiştir.
PASB ekibinden Trevor Bruttenholm tarafından bulunmuştur ve kendisine Hellboy adı verilmiştir.
Bu küçük bebek büyüdükçe kuyruğu, boynuzları ve taştan büyük bir sağ eli olan kırmızı, kocaman bir iblis halini almıştır. Fakat cehennemin efendisi olan babası ve diğer bütün iblisler gibi kötü bir kişiliği yoktur. Daha çok sarhoş ve puro tutkunu keş bir iblistir.
Ama İblis doğası gereği zeki birisidir. Gücünü ve aklını yerinde kullanmayı bilmiştir ve bu onun“Dünyanın En İyi Paranormal Dedektifi” olmasını sağlamıştır.
Vampirler, Naziler, zombiler, kurtadamlar, hayaletler, hortlaklar onun için cerez niyetine sabah kahvaltısında yiyeceği düşmanlardır. Asıl düşmanları büyücü Gregor Rasputin ve efendisi Ogdru Jahad‘dır. Birçok Hellboy çizgi romanında Ogdru Jarad’ı düşman olarak görmekteyiz.
Çizgi roman dünyasına çok kısa bir süre önce ama çok sağlam giriş yapan JBC Yayıncılık, uzun bir aradan sonra ülkemizdeki ilk  Hellboy çizgi romanını yayınladı.
Diğer Hellboy hikayelerinden bağımsız olarak başlı başına bir serinin ilk cildi, Yaşayan Ölüler Evi bir süredir raflarda.

Biz de sizler için okuduk, inceledik ve puan verdik.

Dünya denilen bu cehennemde kırmızı bir şeytan olarak yaşamak yeterince zorken, yakın bir arkadaşının ölümü Hellboy’u bunalıma sürüklemiştir. PASB aylardır kendisinden haber alamıyordur. Dünyanın en iyi paranormal detektifi Hellboy, resmen sırra kadem basmıştır.

O sırada Meksika’nın izbe arka sokakları…1956

Büyük taş bina hiç olmadığı kadar popüler bir eğlence mekanı halini almıştı. Büyük bir sağ eli ve taştan yumrukları olan gizemli bir luchador  (Maskeli Meksika Güreşçisi) ringlerde fırtına gibi esiyordu. İnsanlar keskin kaktüs şarabından kafalarını kaldırdıklarında, kırmızı derili kocaman bir yabancının rakiplerini oradan oraya atışına şahit oluyordu.

Bu gücü ve kırmızı rengi sorgulayamayacak kadar eğleniyorlardı. Meksika’nın lanetli toprakların kırmızı derili bir yabancı onlar için gayet sıradandı. Fakat bu rakipleri için hiçte sıradan olmayan yumruklar demekti.

Nitekim Hellboy’un evrensel bahtsızlığı onu Meksika’da bile rahat bırakmayacaktı. Masum bir genç kız kendini paranormal olayların ortasında bulması ve tam o sırada Hellboy’un orada olmasını kader şeytanlarının oynadığı rus ruletinden başka bir şey olmasa gerek. Hellboy kaderi umursamadan o şeytanlarını da döver.

Genç kızı kurtarmak için, bir zırdelinin korkular evine gitmesi ve taştan sağ yumruğunu bir grup şeytani kambur, Frankenstein canavarı, kurt adam ve birkaç vampir kadının suratının ortasına indirmek zorundadır. Mike Mignola ve Richard Corben’den oluşan Eisner ödüllü ekip, klasik canavar aksiyonunu öyle bir yoğun şekilde bizlere sunuyor ki, Hellboy’un öfkesini ve gücünü sonuna kadar hissettiriyor.