İthaki Yayınları’ndan Uykuları Kaçıran 3 Yeni Kitap!

İlk kitap, Kan Muskaları Destanı üçlemesi ile tanıdığımız Türk fantastik kurgu yazarı Hamit Çağlar Özdağ’ın yeni kitabı, Bir Yeniçeri Masalı.

Osmanlı’nın tek kadın askerinin, üstelik bir yeniçeri olan kara kaşlı, kara gözlü, kara saçlı Yosma Hatun’un hikayesini anlatıyor. Alternatif bir Osmanlı Devleti’nde geçiyor. Osmanlı, Viyana’yı üçüncü kere kuşatmak için yola çıkacaktır. Yosma Hatun bu sefer haberini sevinçle karşılar çünkü aklında ve gönlünde yatan Şehzâde Daryal’a kavuşacaktır ve onun ırzına geçip, anasını öldürenlerden alacağı intikam alma şansı olacaktır. Kan Muskaları üçlemesi çok sevilen bir seriye imza atan Hamit Çağlar Özdağ‘dan yepyeni bir kurgu.

İkinci kitap, hiç beklenmedik ve bilinmedik bir yazardan gelen, son zamanlardaki en tuhaf fantastik kurgulardan birisi olan Kül Dağı’ndaki Kütüphane. Yazarı Scott Hawkins’in ilk kitabı ve kendisinden ricamız lütfen son kitabı olmasın, daha çok kitap yazsın. Hatta yazar hakkında Neil Gaiman ve Stephen King gibi usta isimlerle karşılaştırılmaya kadar gidilmiş.

Birçok insanı kitaba ilk çeken şey özgünlük olmuş. İnsanlar klasik fantastik kurgulardan gerçekten sıkılmış, yaratıcılığın sınırsız özgünlüğünü özlemişler, elf-ork-cüce geçmeyen kitaplara büyük bir hasret varmış. Scott Hawkins de bu hasreti mükemmel ve bir o kadar tuhaf bir kitap ile doldurmuş.

Dışarıdan bakınca normal küçük bir ev gibi görünen ama içine girince devasa bir kütüphaneye dönüşen bir ev hayal edin. ‘Baba’ adında çok yaşlı bir adam bu kütüphanenin sahibi ve sonsuz bilginin sahibi yani bir nevi tanrı. Baba’nın evlat edindiği 12 evladı vardır. Kütüphane’de de ayrı 12 kategori bulunuyor. Her bir evladını bir kategorinin uzmanı olarak görevlendirmiştir. İçlerinde gelmiş geçmiş tüm dilleri bilen de var, hayvanları kontrol edebilen de, ölüleri dirilten de, her türlü hastalığı iyileştirebilen de vardır. Bir gün Baba yani tanrı ortadan kaybolur. Evlatları da kütüphaneye giremez olurlar, bir tür engel onları dışarıda tutmaktadır.

Başından sonuna kadar klasik fantazyaya dahi tahminlerinizin ters köşeye yatmasına hazırlanın ama kitabın biraz çiğ kaldığını da belirtmeden geçmek isteyemiyoruz, kötü değil sadece konunun potansiyeli çok büyükken çok ufak bir kısmı kurgulanmış, birkaç ciltlik seriye kadar uzanabilirmiş.

Üçüncü kitap, olay öyküsü türünün öncüsü, usta fransız yazar Guy de Maupassant’ın Horla ve Karanlık Öyküler’i…

Bir dönem Avrupa edebiyatına yön vermiş yazar ülkemizde maalesef çok bilinmez, oysa ki hikayelerindeki karanlık ve delilik Poe ile karşılaştırılacak kadar çarpıktır. Akıl hastasıdır. Hikayelerindeki bu karanlık havanın deli zihninin bir yansıması olarak kabul edilir. Pek çok yazar ondan etkilenmiş ve ‘Maupassant tarzıyla yazmak’ hikayeciliğin bir terimi olmuştur. Ülkemizde Ömer Seyfettin bu tarzdan etkilenen yazarların başında gelmektedir.

Her yayınevi Maupassant yayınlamaya cesaret edemiyor, İthaki’ye bu sebeple teşekkür ediyoruz. Ayrıca kitabın sunum ve sonsöz kısımlarında, tanıdık iki isim var, Göktuğ Canbaba’nın yazarı ve Maupassant’ı anlatan sunumu ve Doğu Yücel’in sönsözüyle  Horla ve Karanlık Öyküler raflarda. Maupassant ile tanıştıktan sonra geri dönüş yoktur dikkat edin! Şimdiden keyifli okumalar.