Jonathan Stroud, Bartimaeus serisi ile kısa zamanda dünya çapında hayran kitlesine sahip oldu. Hatta bu hayranlık o kadar ileri seviyeler gitti ki ABD ve Avrupa’daki bir çok lise ve üniversitede “Jonathan Stroud Fan Club” kuruldu. Kitapları edebiyat derslerinde okutuldu.
Bu hayranlık yazarın diğer bir çok satan serisi olan “Lockwood ve Ortakları” ile bambaşka bir boyuta ulaştı.
Seri, doğa üstü olayları araştıran bir dedektiflik şirketi olan “Lockwood ve Ortakları”nın başından geçen efsanevi olayları anlatıyor. Serinin ilk kitabı “Haykıran Merdivenler”de ise Amerika’nın ve belki de dünyanın en çok hayalet barındıran evinde ve bu evdeki “Kırmızı Oda” diye adlandırılan odanın kasabanın başına musallat olmasını konu alıyor.
Lockwood ve Ortakları dedektiflik şirketinin karizmatik lideri Anthony Lockwood psişik güçleri olan bir grup genci de yanına alarak kasabayı bu evin belasından kurtarmaya çalışıyor. Bartimaeus serisini sevenler bu seriye bayılacak, hiç Jonathan Stroud okumamış olanlar ise çok şeyler kaçırıyor. Jonathan Stroud ile tanışmak için mükemmel bir kitap.
Kitabın tanıtım metnine ve konusuna bir göz atalım;
Londra’da netameli bir problem yaşanıyor: Şehrin dört bir tarafında hayaletler ortaya çıkmaya başladı ve bunların tümü de iyi niyetli değiller. Bu hayaletleri görebilen -ve ortadan kaldırabilen- yegâne kişiler ise psişik güçleri olan gençler.
Gözüpek ve yetenekli bir genç olan Lucy Carlyle, Lockwood ve Ortakları isimli psişik araştırma şirketinin karizmatik lideri Anthony Lockwood ile işbirliği içerisinde. Onları tüyler ürpertici bir keşfe ve felaket bir sona sürükleyen bir soruşturmanın ardından, alaycı meslektaşları George’la birlikte İngiltere’nin en çok hayaleti barındıran evlerinden birinde yürütülecek araştırmaya katılmak zorunda kalıyorlar.
Lockwood ve ortaklarının Haykıran Merdiven ve Kırmızı Oda’da yaşanacakların ardından yeni günü görüp göremeyecekleri tam bir muamma.
Keyifli okumalar.
Yorum Yaz