SANAT DÜŞKÜNÜ

Sanat ve Edebiyatta Kadınlarımız…

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle bu güzide insanlarımızdan bir kaçına şimdi burada yer verelim istedik.

Kimisini tanıyor kimisini hiç duymamış olsak da kültür sanat dünyamıza katkıda bulunan o kadar çok kadınımız var ki, özellikle dönemlerinin zor koşullarına rağmen bir kadın olarak kendilerini ve ortaya koydukları ürünleri kabullendirmek zorunda kalan o “ilk”lere gerçekten çok ama çok şey borçluyuz. Madem borçluyuz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle bu güzide insanlarımızdan bir kaçına şimdi burada, ama hepsine gönüllerimizde yer verelim…

Romancılıkta İlk Kadınlarımız: Zafer Hanım

Osmanlı’da yayımlanmış ve bir kadın tarafından yazılmış ilk ask-i-vatan-zafer-hanimromanın yazarı Zafer Hanımdır. 1877’de yılında Aşk-ı Vatan adlı romanı yayımladığı için bu unvanı taşımaktadır.

Zafer Hanım, romanını Kırım Harbi’nde şehit ve esir düşen askerlerin ailelerine yardım amacıyla kaleme almıştır. Roman 1877 yılının Nisan ayı başlarında Merhum Kabuli Paşa haremi Zafer Hanım’ın eser-i hamesidir imzasıyla yayımlanmıştır. Romanın kurgu olabileceği gibi çeviri olabileceği de düşünülür.

Prof. Zehra Toska, Zafer Hanım’ın Aşk-ı Vatan adlı eserini güncelleyerek 1994’te yeniden yayımlanmasını sağlamıştır.

Hayatı boyunca tek bir roman kaleme aldığı için Zafer Hanım ilk Türk kadın romancısı olarak anılmaz, beş roman yayımlamış olan Fatma Aliye Hanım’ın bu unvanı taşıdığı düşüncesi kabul görmüştür.

Fatma Aliye Hanım (Fatma Aliye Topuz)

50 TL lik banknotun arka yüzünde resmi yer alan Fatma Aliye Hanım, siyasi eğilimleri nedeniyle farklı çevrelerden farklı tepkilerle karşılansa da görüşlerini ayrı inceleme ve tartışma platformlarına bırakmayı uygun buluyor ve edebiyatımızda ilk kadın romancı olarak aldığı yere değinmek istiyoruz.

1862 yılında doğan Fatma Aliye Hanım, ünlü tarihçi Ahmet Cevdet Paşa’nın kızıdır.  Edebi yaşantısı 1889 yılında Georges Ohnet’in Volonté adlı romanını Meram adıyla çevirmesi ile başladı. Bu romanı Bir Hanım imzasıyla yayımlamıştır. Aliye Hanım, bu ilk çevirisinden sonraki çevirilerinde Mütercime-i Meram takma adını kullandı.

1891 yılında Ahmet Mithat Efendi ile birlikte Hayal ve Hakikat adlı romanı yazdı. Romanın kadın ağzından olan kısmı Fatma Aliye Hanım’ın, erkek ağzından olan kısmı Ahmet Mithat Efendi’nin kaleminden çıkmıştı. Eser, Bir kadın ve Ahmet Mithat imzasıyla yayımlandı. Bu romandan sonra ikili uzun süre mektuplaşmış ve bu mektupları Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

Fatma Aliye Hanım, 1892 yılında Muhadarat adlı ilk romanını kendi adıyla yayımladı. Bu romanında bir kadının ilk aşkını unutamayacağı inancını çürütmeye çalıştı. 1899 yılında yayımlanan Udi adlı romanında görevi üzerine gittiği Halep’te yaşamına tanık olduğu bir kadın udiyi anlattı. Bu kitapta mutsuz bir evlilik yapan Bedia’nın hikâyesini dönemine göre çok yalın bir dille anlatmıştır. Reşat Nuri Güntekin, edebiyata ilgisini güçlendiren yapıtlar arasında lalasından dinlediği romanlardan sonra Fatma Aliye Hanım’ın Udi romanını sayar. Eserlerinde kadın gözüyle evlilik, eşler arasındaki uyum, aşk ve sevgi kavramı, birbirini tanıyarak evlenmenin önemi gibi mühim konuları işleyen Fatma Aliye Hanım’ın diğer romanları Ref’et, Enin, Levayih-i Hayat adlarını taşır. Yazar romanlarında bireyleşme çabasında olan, çalışan, para kazanan, erkeğe ihtiyaç duymayan kadın kahramanlar yaratır.

Fatma Aliye Hanım, edebi eserlerinin yanı sıra kadın sorunları ile ilgili de eser vermişti. Kadınlara Mahsus Gazete’de kadın sorunlarına ilişkin makaleler yazdı ve muhafazakâr görüşlerden kopmadan kadın haklarını savundu. 1892’de yayımlanan Nisvan-ı İslam adlı kitabında Avrupalı kadınlara İslam’da kadının durumunu anlattı. Romanlarında daha modern kadın kahramanlar yaratan yazar, bu kitapta, makalelerinde olduğu gibi, eski gelenekleri savunmuştur.

1914 yılında yazdığı Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı son yapıtıdır. Bu romanında Meşrutiyet sonrası siyasal yaşamı ortaya koymayı amaçlamıştır. Resmi tarih tezlerine muhalefet ediyor olması, edebiyat dünyasından dışlanmasına yol açmıştır.

1936 yılında vefat eden yazarın eserleri 1893 yılında Şikago’da Dünya Kadın Kütüphanesi Kataloğu’nda sergilenmiştir.

Fatma Aliye Hanım’ın edebiyat dışındaki uğraşı alanlarından bir başkası ise yardım cemiyetleri idi. 1897 yılında 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’nda yaralanan askerlerin ailelerine yardım amacıyla Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazılar yazdı, Nisvan-ı Osmaniye İmdat Cemiyeti adlı bir dernek kurdu. Bu dernek, ülkedeki ilk resmi kadın derneklerinden biridir. Fatma Aliye Hanım, Hilal-i Ahmer (Kızılaay) Cemiyeti’nin de ilk kadın üyesidir.

Fatma Aliye Hanım, ilk Osmanlı kadın feministlerden Emine Semiye’nin ablası, tiyatro ve sinema oyuncusu Suna Selen‘in anneannesidir.

Fatma Aliye Hanım’ın Atatürk Kitaplığında Latife Hanımla yaptığı mektuplaşmalar bulunmakta (bknz: http://insaninyolu.com/2014/06/25/mustafa-kemal-rabbin-bir-mucizesidir/) ve bu mektuplarda Mustafa Kemal Paşa, Rabbin bir mucizesidir demiştir.

İlk Kadın Tiyatrocumuz : Afife JALE

Afife JALE1902 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Afife Jale, 10 Kasım 1918 günü Darülbedayi(Şehir Tiyatroları)’ye talebe olarak kabul olunan Beyza, Refika, Behire ve Memduha adlı beş kızdan biriydi. Afife ve Refika hariç öteki kızlar daha fazla dayanamamış ve “nasılsa sahneye çıkamayacakları” gerekçesiyle tiyatroyu bırakmışlardı. Aynı yılın 18 Aralık günü Refika tiyatronun suflör, Afife de “mülazım artistlik” (stajyer oyuncu) kadrolarına alınmışlardı.

Afife bir yıl süreyle bütün provalara devam etti, ama bir türlü sahneye çıkamadı. Öte yandan Refika, sahne gerisinde görev alan ilk Müslüman Türk kadını oldu. 1919 yılının 13 Nisan gecesi premier’i yapılacak olan, Hüseyin Suat’ın “Yamalar” adlı oyununda, Emel rolü, Eliza Binemeciyan’ın Paris’e gitmesiyle ortada kaldı. Darülbedayi yöneticileri rolü Afife’ye oynatma kararı verdiler. Böylelikle Afife, 22 Nisan gecesi, Kadıköy’deki Apollon Sineması’nda (sonraki Hale, şimdiki Reks) Emel rolünü oynayarak sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını oldu.

Ancak sürekli tiyatroya sürekli polis baskınları yapılıyor ve Afife Jale, sürekli kaçmak zorunda kalıyordu. Nihayet, 1923 yılında Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınına sahneye çıkma yasağını ortadan kaldırdı. Ve Afife Jale özgür bir şekilde oyunculuğu yapmaya başladı. Turnelere çıkan sanatçı, birçok tiyatro mekanında rol aldı. Fakat sanatçı, yaşadığı ağrılar ve buhranlı günler neticesinde morfin bağımlısı haline gelmişti. Ve tiyatroyu bırakmak zorunda kaldı. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatırılarak, 39 yaşında daha hayatının baharında iken yaşama veda etmiştir.

İlk Kadın Heykeltraşmız : Sabiha Bengütaş

Sabiha Bengütaş1904 yılında İstanbul’da doğan Sabiha Hanım, 1920’de girdiği Sanayi-i Nefise Mekteb-i’nin (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) resim bölümünde bir yıl okuduktan sonra bölüm değiştirerek, heykel bölümündeki 3 erkek öğrenci arasına ilk kız öğrenci olarak katılmıştır.

Sabiha Hanım Sanayi-i Nefise Mekteb-i öğrencileri arasında açılan sınavda birinci olarak Prix de Rome’u kazandı ve yurtdışına gitme hakkını kazanmıştır. Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Anıtı’nı yapan ünlü İtalyan heykeltıraşı Pietro Canonica’nın da asistanlığını yapmış olan Bengütaş, 1925’te Galatasaray sergilerine ilk kez katılan kadınlardır. 1938 yılında Atatürk ve İnönü için açılan heykel yarışmalarında birinci olmuştur. Bengütaş, bu heykellerin eskizlerini Türkiye’de hazırlayıp Roma’ya giderek orada tamamlamıştır. Atatürk’ün büyük, üniformalı heykeli dünyanın en değerli mermerleri olan Carra mermerindendir ve günümüzde Çankaya Köşkü’nün bahçesinde bulunmaktadır.
İnönü’nün heykeli ise Garp Cephesi Kumandanı giysisiyle, Mudanya Mütarekesi dönemini sembolize etmektedir ve Mudanya’dadır. Sabiha Bengütaş, 1992 yılında vefat etmiştir.

Türkiye Basının İlk Gezi ve Savaş Fotoğrafçısı: Semiha Es

1912 yılında dünyaya gelen Semiha Es, İlk Türk kadın savaş muhabiri ve fotoğrafçıdır. Dönemin ünlü gazetecisi Hikmet Feridun Es’in eşidir. Kore Savaşı’nı birlikte takip eden çift, savaş haber ve görüntülerini Türk milletine Hürriyet Gazetesi aracılığı ile aktardı. Savaş sonrasında, dünyanın nerdeyse her yerini gezen Semiha Es, 12 Aralık 2012’de 100 yaşında vefat etmiştir.

Yorum Yaz

Yorum yazmak için tıklayınız